2 Mart 2012 Cuma

ÖZCAN YURDALAN ELEŞTİRİSİ

Öncelikle, Yurdalan’ın genel panoramasını hakkında belirtmek istediklerimi söyleyeyim:

Az hümanizm, az Aydınlanma, az kefaretçi aydın karışımı, inanılmaz köhne, inanılmaz işlevdışı bir ideolojiye dayanan ve bunun üstüne yaptıkları bu savlarını desteklemeyen ve gayet klişe örnekler sergilemiş biri olarak görünüyor.

En özlü ve yoğun ifadeli bölümünü irdeleyeyim ve az alıntı, bol yorumla süreyim:

 Kendinizi ben belgeselciyim, ben portreciyim gibi adlandırabiliyor musunuz?

Kendimi fotoğraf gibi dar bir alanda olsa bile tek bir tanımla-kimlikle ifade etmek istemiyorum. Ama illa gerekiyorsa, ben belgeselci, sosyal belgeselci, foto röportajcı, foto aktivist, foto teşkilatçı, foto atölyeci, gezici fotoğrafçı, dünya çocukları fotoğraf kamyonu şoförü olarak tanımlayabilirim. Neye yararsa?”

Bireysel belgeselci ve toplumsal belgeselci ayrımının dolaylı olarak ayırdında ve ifade edicisi olması hoş. Ancak, bizim toplumumuz, toplum değil, cemaat olduğu için, kendisi de cemaat belgeselcisi kalmış. Bu durum, fotoğraflarında resmen sırıtıyor.

Foto-röportajı, metinli foto-belgesel olarak alırsak, işin yazı bölümüne geliriz. En azından konuşmalarında ifade gücü gayet yerinde, ne düşündüğünü bilen ve bunu formüle edebilmiş biri olarak görünüyor.

Bana en batan bölüm foto-aktivistlik. (Bireysel belgeselci de olduğumu eklemeliyim.) Aydının toplumun tüm gerizekalılıkları ve karacahillikleri için bir bedel ödeyen keriz konumunu, nedense toplumdan çok o aydınlar düşünür. Sonra da Aziz Nesin gibi, uğruna debelendiği toplumun buna değmediğini ayırsarlar ama vakit çok geç olmuştur.

Hem küçük burjuva kurumculuğunu eleştirmesi, hem de foto-kurumculuğu savunması bence çelişkili. Onca çelişki olmayabilir veya çelişkiyi kabul edebilir, çünkü söylediklerinde çelişkili yanlar olabileceğini baştan kabullenen dürüstlükte biri.

Foto-atölyecilik, en gıcık kaptığım bölüm. Kim ne biliyor da, kime ne öğretecek? Yazılı tüm fotoğraf kitapları, eldeki tüm kataloglar fotoğrafın yanlış çekildiğini gösteriyor. Çok basit bir örnek: Fotoğraf sağaktır, yani solakların asimetrisi hiç hesaba katılmaz. Bunu bir solak olduğum için, çocukluğumdaki oyunlarda ve gençliğimdeki fotoğraf çekimlerinde öğrendim. Benim yaptıklarım sağaklara hep ters gelirdi. Devamında: Kadrajlar hep yanlış, renklemede doğru tonlama ve/ya doygunluk asla yok, o adamların dediğini neden yapayım ki?

‘Sarı Otobüs’ projesinin 2 kitabını okudum. Başta hoştu. Sonra tekdüzeleşti. Yinelemeler sonsuza uzamaya başladı. Çekilmemiş fotoğraf konusu bulmak gerekli.

Çocuklara fotoğraf çektirmek çabası, yeni tüketici küçük burjuvalar hazırlamaktan ibarettir. Onun yerine, parlak bir üniversite mezunu bulup, onun projelerini finanse etmek daha akılcı.

Tanımlamalar işe yarıyor işte. Okunuyor. Eleştiriliyor. Apsis-ordinat sağlanıyor. Rota değiştirmesi ayarlanıyor. Farklı bakış açıları, yanlış olsalar bile, ediniliyor. Daha ne olsun?


(18 Haziran 2008)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder