2 Mart 2012 Cuma

GÜLTEKİN ÇİZGEN ELEŞTİRİSİ 2

Sanatta olması gereken nedret, nadir, yani “Seçkin” duruş, bilgiye yaslanır ve o yüzden de çok zordur.

Sanatta seçkin duruşa karşı çıkmak, benim gibi aşırı seçkinci sayılan biri için tuhaf görünebilir. Yine de bir örnek vereyim: Proleteryayı, ancak proleteryayı iyi bilen biri fotoğraflayabilir. Ancak, bilinen bir gerçek daha vardır, bir antropolojistle ilişkiye giren (örneğin yazmayı öğrenen) kabile üyesinin veya entellektüelleşen proleterin, yani bilgi edinen kişini, ‘bilgisiz öz’ünü yitirmesi durumu var (bakınız ‘Martin Eden’ ve Jack London örneği). O nedenle bazı konular hala fotoğrafsız. Arbus, Nex York acuzelerini tam fotoğraflayamadı ama 2 eski serseri onları yazdı (‘Köstebek İnsanlar’ ve ’10 Sevimli Serseri’).

Dağcılık dünyanın adeta ikinci dini haline gelen futbol gibi seyircili bir spor değildir. Hiç seyircisi yoktur, dağcı kendi başına ipini, kazmasını kapıp dağın yolunu tutar. Fotoğraf ise seyirci ister. Çünkü fotoğrafı seyirci tamamlar. Fotoğrafla, seyirci arasındaki alışveriş, fotoğrafın misyonudur.

Bu konuda Çizgen, büyük yanılgı içinde. Kendisinin kullandığı anonim folklor örneklerinin tamamına yakını hiç kimse görmeden veya duymadan yitip gitmiştir, çünkü bazı ağıtlar / türküler açıktan hiç söylenmez örneğin.

Sanata gelince, fotoğrafın da dağcılık gibi olması gerekir. Sanat bireyseldir, cemaatsal değil. Seyircisini tek tek seçen tiyatrocular gibi, izleyicisini tek tek seçen fotoğrafçılar, kitleleşmiş muhabirlere yeğdir. Fotoğrafın misyonunun seyircililik olduğunu vurgulamak folklorculuktur, 21. Yüzyıl’da yeri yoktur. Gültekin Çizgen fotoğraflarını çektiği köylülere izletmek için gitse, fotoğraflarının yüzüne bakan olmaz, belki çekildikleri için para isterler.

Ayrıca ek bilgi niyetine, dağcıların belli zirvelere çıkışları teleskobik çekimlerle naklen yayınlanmaktadır.


(4 Haziran 2008)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder