2 Mart 2012 Cuma

NEVZAT YILDIRAN ELEŞTİRİSİ

“Ayrıca mutfağın nasıl çalıştığını göstermenin, atmosferi olumsuz etkileyeceğini düşünmekteyim.”

Bu tavrın, bir sanatçı, bir fotoğrafçı ve bir belgeselci için uygun olmadığı kanısındayım. Aşçılık da yaptım, garsonluk da; tezgahın arkasından görünenle, önünden görünenin farkını bizzat bilirim. Mutfağı göstermekten kaçınmak, mutfakta kirlilik olabilir, demektir. Ayrıca, bu fotoğraflarda poz verme var, icrasal enstantane atmosferin olduğu konusunda kuşkuluyum.

“Yalnız şunu söylemeliyim ki, bir fotoğrafçının bir müzisyenin fotoğraflarından sergi açması projesi bildiğim kadarı ile ülkemizde ilk ve dünya’da çok az örneği bulunmakta.”

Anımsadığım kadarıyla, bir orkestra şefinin fotoğraflarından oluşan bir sergi 4-5 yıl önce açılmıştı. Orkestra şefini müzisyen saymıyorsanız, bunu onlara söyleyin.

“Retrospektif sergiler dışında, bir konu içermeyen fotoğraf sergileri çok ilgi görmez oldu son zamanlarda.”

Kulağını tersten göstererek, ilginç bir noktaya doğru temas edilmiş: Son zamanlarda fotoğraf sergisi konsepti diye, ne kavramsal olan, ne düşün(ce)sel olan, ne de herhangi bir oryantasyonu olan fotoğraf dizileri, bir konsept içindeymiş havasında izleyiciye sunuluyor, daha doğrusu pazarlanıyor. Anımsatalım: Post-modernizm 1989’da bitti,  herşeyin sanat sayıldığı dönem de bitti çoktan.

“Fotoğrafçının kendi fotoğrafını veya dil gibi başka unsurlarını anlatmasını doğru bulmuyorum. Diğer sanat dallarında da benzer düşüncedeyim.”

İşiyle çelişen bir söylem. İşitsel olan müziği görsel olan fotoğrafla anlatabiliyorsanız, görsel olan fotoğrafınızı sözel dille de anlatabilirsiniz. Anlatamayabilirsiniz, dile o denli hakim olamayabilirsiniz, ayrı konu.

“Bütün Türk sanatçılarının bir fotobiyografi’sinin yapılmasını dilerim.”

Tüm yüreğimle bu dileği paylaşıyorum. Bu konuda içim yanıyor: Cevdet Kudret ve Salim Şengil ile aynı semtte yıllarca oturup, bunu beceremedim, açıkçası girişim yapmaya medeni cesaretim yoktu. Özellikle yaşlıların öldükten sonra unutulmamasının tek yolu fotoğraf.

Sözü Okay Temiz ile bağlayayım: Kendisini Aka Gündüz Kutbay ile birlikte yaptığı ‘Zikir’ albümünden dolayı, onyıllardır bilirim. Kendisi müzik konusunda ifrata kaçmış biridir, yani müziği gürültü kılmıştır. Oysa, ‘Zikir’ albümündeki ney’in gösterdiği üzere, sanat nüanstır, ayrıntıdır, inceliktir, zerafettir.

Sonuçta, yine de iş iştir, yapılmıştır, takdire şayandır. O yapmasaydı, kimse yapmayacaktı.


(18 Aralık 2008)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder