2 Mart 2012 Cuma

GÖKHAN BULUT ELEŞTİRİSİ

“Fotoğraf bu denli ‘gerçek’ bir görsel dil olmasa, bilimsel çalışmalar için bu denli sağlam veriler ortaya koyabilmesi olanak dışı olurdu sanırım.”

Tümüyle bir yanılgı. Matematiğin aritmetik, cebir, analiz ve mantık dalları hizçbir gerçek görsel bir dil içermeden, yüzyıllarca, hatta binyıllarca bilimsel çalışmalar için sağlam veriler ortaya koymuştur.

“Genel kabul gören yanının dışında, kendimizce çözümlediğimiz ve anlamını içselleştirdiğimiz bu yeni görsel dili, olduğundan veya kabul edildiğinden daha farklı anlamlarda ele alabiliriz. - kişisel olarak - Soyut fotoğraf çalışmalarının başlangıç evresi olarak bu içselleştirmeyi söyleyebilirim.”

Bu da bir yanılgı. Bir: Örneklerde açıkseçik görebildiğimiz bir biçimde, insanların soyutlama yeteneği çok düşük. Gerçek nesneleri, onları anımsatmayacak ölçeklerde çekme yolunun kullananların oranı çok yüksek. İki; Resimden örneklersek, soyut görsellik figürselliğe bir karşı çıkıştır ama forma pek değil, suprematistler kesinlikle geometrik formların peşinde koşmuştur. Üç: Sanatın veya yaşamın anlamını içeslleştirmek milyonda bir, on milyonda bir kişinin yapabildiği bir şey ve bu kişilerin önemli bir bölümü sanatçı değil.

“Nesnel gerçek bir objeye mutlak ihtiyaç duyan fotoğraf...”

Bir yanılgı daha. Sanat dalları nicedir, gerçek nesneler denli, soyut nesneler ve meta-objeler (bilimkurgu romandak farklı dünyalar gibi) yaratmış durumda. Zaten, insanın iç dünyasının gelişmişliğinin ölçütü de bu soyutlama nicelikleri ve nitelikleri.

“Yaşam rastlantılarla şekilleniyor. Bu, günlük hayatımızda çok rahat gözlemleyeceğimiz bir durum. Bunca bağımsız elemanın bir arada olduğu bir evren içerisinde yaşamın kurgularla şekillendiğini düşünmek bana uzak bir görüş.”

Her ikisi de mümkün. Hangisini, ne zaman, nerede, nasıl seçtiğin ve yeğlediğin kişilik yapını ortaya koyuyor. Yaşam, bir determinizm-indeterminizm gergefidir. Birinin diğerine üstünlüğü zorunluluk değildir.

“Soyut fotoğrafta ele alınan konu için tasarım yapılır.”

Yine örneklere bakarsak, bu işin pek kolay olmadığı ve kolayca pek becerilemediği kolayca gözlenir.

“Hatta yıllar önce bir galeride sergi açmak için fotoğraflarımı paylaştığım galeri yöneticisi bir fotoğrafçı, çektiğim malzemeyi öğrendikten sonra ‘neden malzemenin kendisini değil de, fotoğrafını sergilediğimi’ sormuştu. Bu gerçekten zor bir durum. Diyemedim elbette ki ‘siz neden portrenin kendisini değil de fotoğrafını sergiliyorsunuz?’”

Türkiye’deki sanat galerisi yöneticilerinin trajkomik durumudur.

“Düşünün Ara Güler’i. Çektiği fotoğrafların sadece belge değeri olduğu için önemi olsa idi, ülkemizde binlerce belgesel çalışma yapan fotoğrafçı var, hepsi birer Ara Güler lezzeti verirdi bizlere. Eğer Ara Güler, hepimizin içerisinden sıyrılıp, gerçek bir usta oldu ise, onun, uyguladığı tekniği kavraması ve bunu yapmak istediği çalışmalara en iyi şekilde yansıtmasının önemini fark etmemiz lazım. Yani, Allah yazısı altındaki iki kara çarşaflı kadın, sadece dini ritüellerini yerine getiren iki kadın değil, o fotoğrafın açık duvar üzerindeki kıvrımlı üst siyah lekesi altında estetik hazzı güçlendiren alt geniş siyah lekeleri de aynı zamanda. Bu fotoğrafın içeriğindeki zengin durumu kenarda tutsak bile, sadece siyah-beyaz lekelerin ile bile izlenebilir olduğunu görebiliriz.”

Tüm saptamaları değilliyorum. Teker teke cümlelerin tersini yazmaycağım. Ancak, şunu vurgulamak gerekli: Ara Güler’in kendi fotoğrafına yaptığı saptama bu yöndeyken, ona soyut fotoğrafçılık anlamı yüklemek beyhude bir çaba.


(23 Haziran 2008)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder