Alıntı:
“Tam tersi: Kendinin fazla içinde, berbat bir insan bataklığı ile boğuşulur genelde...
İşte bu durum bence tam bir uzaklık halidir. Tabii burada kendinin içinde olma halinden anladığımız önemli.
“Kendini izleyemediği kadar başkalarının bedenlerini izler. Orada aradığının tensel bir şey olduğunu düşünür, çoğunlukla cinsellik çağrıştıran...”
Kendini izleyememek tanımımın karşıtı kendini izlemek değildi. Bunu bu kadar uzaktan yorumlamanız şaşırtıcı. Yani kendini izlemekten korkmak ya da o kadar uzağında olmakla narsisistik olmak arasında çok fark var.”
Yanıt:
İş karıştı:
Yanıtın içinden ortak alıntı yapılıp, yeniden yorum yapılacak:
Bir alıntı: "Tam tersi: Kendinin fazla içinde, berbat bir insan bataklığı ile boğuşulur genelde...
İşte bu durum bence tam bir uzaklık halidir."
Bir yanıt: Bu, tam anlamıyla bir 'self-justification', yani kendi durumunu olumlama eğilimi. Genelde adına 'burjuva ayırtsızlığı' denir. Ad babası Hegel'dir. Burjuvalar durumlarına (gündelik yaşamlarına) o denli gömülmüşlerdir ki başka bir durumun olabilirliğine olanak tanımazlar ve kısırdöngülerinde açmazlarını sürdürürler, ta ki İskender'ler Gordium düğümünü kesene kadar (ki genelde bu 'Sodom ve Gomore' vakası olur). Aşkınlık, içkin olabilir ama burada konumuz bu değil. Aşkınlık dışraktır, başkadır, ötedir. Giyinik-çıplak olmanın 3. durumu (Aristocu anlamıyla) birden çok olabilir: İç yolculuk, dış yolculuk, delilik, toplumsal marjinalleşme, sınıfına ihanet etme (gidip bir marksiste aşık olup, ona yardım etme), uzaya gitme, yazılım ölümsüzlük, bedensel ölümsüzlük, vd, vb. Seçenek çok. Dolayısıyla da değilleme olanakları da çok.
İki alıntı: "Kendini izleyememek tanımımın karşıtı kendini izlemek değildi... Yani kendini izlemekten korkmak ya da o kadar uzağında olmakla, narsisistik olmak arasında çok fark var."
İki yanıt: Bir: Eğer çirkin bir bedenin varsa ki %o 999 öyleyiz, o zaman narsisist olsan da, kendini izlemekten korkarsın (kendi çirkin çıplaklığımı çok eğlenerek izliyorum, ayrı konu). İki: Kendini 'nü' izleyebilmeyi bu metin anlatamamış durumda. 'Kendi' soyut'tur, çıplaklık da, 'nü' de. Hiç onlardan bahsedilmemiş. Kavram kayması yapıp, oyun alanından çıkmanın gereği yok.
Bakalım buraya editörler ne yapacak? (eğer yayınlamışsa sorun yok): Açık konuşalım. Bilgi toplumu, yalanlar toplumudur: Çifte değer yargılılık, kavram muğlaklığı, genel bir tarih bilinçsizliği, temelde soru sormama, sorulan soruları da savuşturma. Soru ok gibidir, gelir ve vurur. Onu mantık oyunuyla havada asılı tutamazsınız. Çıplaklık da öyledir, çıplaktır, gelir ve vurur. Onun üzerinde sözcük oyunları yapamazsınız. Nereden mi biliyorum? Çünkü, hayvanım öyle söylüyor. Kaba mı kaçtı? İd'im öyle söylüyor.
(2008)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder